13 Temmuz 2014 Pazar

TEM"b"EL REYİZ

       

         Birlikte çalıştığı yerli-yabancı, ünlü-ünsüz birçok teknik direktör tarafından beğenilmeyen, taraftarın eğlencesi haline gelmiş, rakip takım taraftarlarının alay konusu olmuş, son zamanların caps kahramanı, isabetli orta sayısı kulüpte geçirdiği yıllardan daha az bir futbolcu nasıl olurda 11 yıl gibi uzun bir süre böyle bir takımda kalıp, kaptanlığa kadar yükselir? Asıl sorulması gereken soru bu. "Sabri'ye yapılan yanlış mı?" , "Daha iyi vedalaşılabilir miydi?" , "Yerine kim oynayacak?" gibi sorular bu konunun teferruatıdır bence.

           Her ayrılık olmasa da birçoğu  acıklıdır. Özellikle muhattap Galatasaray olunca bu daha dikkat çekici boyut kazanıyor. Yoksa hangi taraftarın sevgilisi futbolcular nasıl gittiler hatırlamayız bile. Örnek mi? Alex, Semih, Fernandes, Quaresma, Yattara vs. Galatasaray'da ise isimler genelde kendi evlatları olur. Hakan Şükür-Ünsal, Bülent Korkmaz vs. Kısacası bu işin ruhunda "beklenmedik, nahoş ayrılıklar var, olmalı. 
   
          İlk paragraftaki soruya tekrar dönelim. Reyiz nasıl oldu da bunca yıl burada kalabildi. Bana göre 3 nedeni var. Birincisi kulübün kadrolu "üçlü çektiricisi" olması. Güzel anıların sonunda görmeye alışık olduğumuz Reyiz'in birçok ayıbını kapatıyordu üçlüler. Taraftar mutlu, coşmaya hazır, coşturan Reyiz. Kısa bir benzetmeyle açıklayalım. Malum Ramazan ayındayız. İftarı müjdeleyen ezanı okuyan hocanın nasıl ezan okuduğuna çok da dikkat edilmez. Hoca detone  mi oldu sirtone mi oldu duymayız bile. Önemli olan bize müjdelediğidir. Yanlış mıyım? Reyiz'in durumu da aynı olmasa da buna benzer.

           İkinici ve birinciye göre daha önemli neden ise özveri. Sahaya çıktığında "Bu adam herşeyini veriyor, elinden bu kadarı geliyor" hissini yaşatması. Ancak Galatasaray gibi bir kulüpte bu yeterli mi?  Eğer yeterli ise  o formayı üzerine giyip o sahaya çıktığında Sabri'den daha fazlasını verebilecek ben dahil milyonlarca insan yok mudur? 

          Ve son olarak bana göre nedenlerin en büyüğü, Sabri gibi onlarca ismin hala bedavadan para kazanmasını, yaz tatilinde orayı burayı büyütüp "Amannn, kampta küçültürüz" demesine neden olup, takımdaki yerlerini garanti görmelerini sağlayan yabancı sınırlaması. Daha doğrusu "yerli rahatlatması". Cesare Prandelli'yi karşılarken Sabri'nin aklından geçenleri tahmin edelim.

      --"Hoşgeldin Hocam. Ben Sabri. 11 yıldır buradayım. Senden önce Mancini, Terim, Rijkaard, Feldkamp dahil kimleri kimleri karşıladım. Hepsi beni ilk başta beğenmedi. Ama ne yapsınlar, el mahkum oynattılar mecburen. Ne yapsınlar. Sahaya 5 kaliteli yerliyi zor buluyorlar, kulübeye benden iyisini mi bulacaklar? Transfer yapabilirler ama benim yerimde oynayacak adam neredeyse yok denecek kadar az. Olan da ateş pahası. Kısacası eğer lazım olursam ben kulübedeyim hocam"

       Peki sadece Sabri mi tembel olan? Haklan Balta, Gökhan Zan, Aydın Yılmaz, Yekta Kurtuluş Ufuk Ceylan, Sercan Yıldırım, Umut Bulut hatta Selçuk İnan, Semih Kaya, Burak Yılmaz. Kaçının kulüpte kalma sıkıntısı var düşünün bakalım. kaçı geçen seneye göre, bir önceki seneye göre daha iyi durumda olmak zorunda hissediyor. Yoksa ortalama bir perfromans yeterli mi bol sıfırlı kontratlara? Yerli rahatlatmamız olmasaydı hangisi bu paralara bu formaları giyebilirdi merak ediyorum. Hayırlısı artık, yabancıyı kısıtlayalım ki futbolcumuz gelişsin, paralarımız yabancılara gitmesin, milli takımımız serpilsin, filizlensin, kürsülerden inmesin...

Cumali Öncalır
http://concalir.blogspot.com