7 Mayıs 2013 Salı

Kim O Hainler?

   

       Haftasonu Galatasaray'ın şampiyonluğunu ilan etmesi ile lig heyecanı  üstteki iki dev için sona erdi diyebiliriz. Dolayısıyla yeni heyecanlara ve tartışmalara acil ihtiyacımız olduğundan derhal gündeme "Kadıköy'de alkış" konusu geliverdi. Galatasaray kazanan taraf olduğundan olayı çok fazla önemsemezken, kaybeden Fenerbahçe tarafının duruma çok daha ciddi yaklaşması kaçınılmazdı. Böyle düşünmeme rağmen tebrik eden herhangi biri olursa onun "hain" ilan edileceğinin takım kaptanlarınca deklare edilmesini açıkçası ben bile beklemiyordum.

       Galatasaray'ın Şükrü Saraçoğlu'nda alkışlanması gerektiğini savunan kesimin en büyük dayanak noktaları; rahmetli Özhan Canaydın'ın 6-0'dan sonra bile rakibini alkışlaması ve Avrupa'nın büyük liglerindeki ezeli rakiplerin bile bu gibi durumlarda birbirlerini alkışlıyor olmasıydı. "Yok alkışlanmasın" diyenlerin gerekçeleri ise Ali Sami Yen Stadı'nda yaşanan "şişe bombardımanı" , tribünlerden kendi takımlarına yükselen küfürlü tezahüratlar ve ezeli rakibin bu şampiyonluğu sadece saha içi başarısı ile kazanmadığı düşüncesiydi. Her iki tarafa da düşüncelerinde hak vermek mümkün. Çünkü bir olaya ne taraftan bakarsan o tarafını görürsün. Doğru kararı vermek ise tamamına bakabilmeyi gerektirir. Memleketimizde bu da çok mümkün olmadığından, herhangi birine alkışla yada alkışlama demek suya yazı yazmadan öteye gitmez.

      Ancak bu konunun en sıkıntılı bölümü Fenerbahçe kaptanlarının, tüm takım arkadaşları ile görüşerek yönetime bildirdikleri "Alkışlamayacağız, eğer alkışlayan olursa o da haindir" vurgusudur. İki yıl önce kendilerine göre terlerinin son damlalarına kadar savaşarak kazandıkları, kimilerine göre ise "şaibeli" olan şampiyonlukta; futbolcuların kendileri ve mevcut hocalarının isyan ettiği bir konu vardı.. Bu isyan; sahada emek harcayan futbolcuların saygıyı hak ettikleri ve suçsuz oldukları idi. Hatta bu tezden hareketle Türk futboluna "sahaya yansımayan şike" gibi manidar terimler kazandırmış insanların, saha dışını bahane ederek saha içindeki meslektaşlarının emeklerine saygı göstermeyişlerini anlamakta zorlanıyorum. 

     Hain kelimesinin sözlük anlamına baktığımda "kötü nüyetli olup, kasıtlı olarak zarar veren ve kötülük yapan, arkadan vuran" gibi açıklamalara rastladım. Bu tanımdan hareketle "hain" bildirsinde imzası olan Fenerbahçe'li futbolculara, rahmetli Özhan başkanın bir "hain" olarak mı yoksa bir "centilmen" olarak mı gördüklerini sormayı çok isterdim. Ya da o alkışladığında o sahada Fenerbahçe forması ile bulunsalardı  yaşayacakları gurur ve mutluluğu nasıl olabileceğini tahmin etmelerini isterdim. Özhan Canaydın'ın bu hareketle gözlerinde büyüyüp büyümediğini de öğrenmeyi de çok isterdim.


      Tabi Fenerbahçe'li futbolcu kardeşlerimin yada Aykut Kocaman'ın kendilerini alkışlamaya hazır hissetmemelerini anlamak zor değil. Çünkü Fenerbahçe gibi başarıya alışmış büyük bir kulübün, belki kulüp tarihinin altın çağını yaşayabileceği bir zirveden tepetaklak düşmesi onları da savunma mekanizmalarını çalıştırmaya itmiş olabilir. Ancak dün itibariyle Hamit Altıntop ve Dirk Kuyt'un yaptıkları açıklamalardan öğrendik ki Fenerbahçe futbol takımı içinden bazı futbolcular Hamit'i şampiyonluk için tebrik etmişler. Acaba kim bu "hainler"? Sahada Fenerbahçe için ölmek üzere olan Gökhan Gönül mü? Yıllardır en büyük aşkının Fenerbahçe olduğunu söyleyen ve parayı yada daha iyi bir kariyeri elinin tersiyle iten Volkan Demirel mi? Yoksa eski Galatasaray futbolcusu ama anadan doğma-büyüme Fenerli Emre Belözoğlu mu? Avrupa'dan Fenerbahçe için dönmüş efendiliği ile bildiğimiz Mehmet Topal mı? Bionik adam Kuyt mı? Yoksa taraftarın yeni sevgilisi Salih mi? Cevap açık: HİÇBİRİ. Futbolun meslektaşlar, arkadaşlar ve en önemlisi insanlar tarafından oynanan, sadece biraz fazla popüler olan bir oyun olduğunu unutmadan, takımına değil de insanlığına ihanet etmemenin çok daha büyük erdem olduğunu bilerek yaşayan bir toplum olmak dileğiyle...

Cumali Öncalır
http://concalir.blogspot.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder